Salı, Eylül 05, 2006

 

SİGARAYA BAŞLAMA DENEMELERİ...

Birinci deneme:
Altı yaşındaydım. Yayladayız. Sadece dört evin olduğu sakin bir yer. Dedem felç ve kör olduğu için sürekli yatıyor. Babaannem dedemin her ihtiyacına yetişiyor ve arada sırada ona sardığı sigaraları içiriyor. Dedemin bir tabakası var. Tabaka sigara ile dolu. Babaannemin olmadığı bir zaman girdim dedemin yattığı odaya. Tabaka ocağın üstünde duruyordu. Aldım. İçinden iki tane aldığım gibi koşarak uzaklaştım. Yurt narı dediğimiz dedemin hasta olmadan önce çadır kurup yaşadığı nar ağacının altına saklandım.
Murat da geldi nefes nefese. Etrafta kimse yoktu ama korkudan ölecektik. Epey dinlendikten ve sonra güvende olduğumuza iyice kanaat getirdikten sonra sigaraları çıkardım. Biri bana biri Murat’a. Sigaraları ağzımıza aldık ve ben çakmağı almadığımın farkına vardım. Sigarayı Murat’a uzatıp fırladım eve. Babaannemi tabaka elinde beni bekliyor gördüm. “Gel buraya” dedi. “Sigarayı sen mi aldın tabakadan?” İnkar edemedim. Hiç yalan söyleyemezdim. İtiraf edince güldü babaannem. “İçebiliyor musun ki oğlum?” dedi “ziyan etme sigarayı.” Kafamı salladım sonra da “Çakmak yok ki” dedim bütün saflığımla. “Çakmağı vermem” dedi. “Ortalığı yakarsın sonra. Getir ben yakayım iç.” Gittim Murat’ın yanına. “Gel” dedim “babaannem yakacak. Orada içelim.” “Olmaz” dedi. “Anneme söylerse çok kötü döver beni. Sonra içeriz beni görmeden gideyim ben.” Gitti. Döndüm eve. Babaannem “Getir” dedi. “Yakayım.” “Yok” dedim. “Canım istemiyor şimdi.” Murat gidince bütün cazibesini yitirdi sigara. İçemedim.
İkinci deneme:
Bizim bahçenin alt tarafından köye giden asfalt yol geçiyordu. Ara sıra köyün arabaları geçerdi bir de sınırdaki karakola giden cemseler. Yere uzanır kulağımızı asfalta dayar vınlamaları dinleyerek arabaların ne kadar uzakta olduklarını tahmin etmeye çalışırdık. Zevkli bir eğlenceydi. En çok cemsenin gelmesini beklerdik. Askerler bazen çikolata atarlardı. Bölüşür yerdik. Bir gün yolun kenarında oynarken Mustafa koşarak geldi yukarıdan. İki yaş büyüktü bizden ama hep beraber oynardık. “Cemse geliyor” dedi. “Sigara isteyelim.” Hemen kabul gördü teklif. Cemse yanımızdan geçerken el sallayan askerlere başladık bağırmaya. “Sigara! Sigara!.” Kimse bir şey atmadı. Tüh deyip elimizi elimize vurduk. Sanki hakkımız olan bir şeyi alamamıştık. Mahzun gözlerle arkasından bakarken köşeyi dönmekte olan cemseden bir şeyin düştüğünü farkettim. Başladım koşmaya. Murat ile Mustafa da peşimden geldiler. Evet yerde bir paket vardı. Aldım hemen yerden. Doluydu. Sevincimizi anlatamam.
Hemen eve gittik. Mustafa benimleydi. Murat evin arkasında bekledi. Babaannem oradaydı. Çakmak istedim. “Aha inseği (yanan odun parçası) orada, burada yakın burada için.” dedi. Mustafa yaktı hemen. Ben ilk defanın verdiği heyecanla iki defa düşürdüm sigarayı. Mustafa’nın gülmesi dokundu bana ama belli etmedim. Yaktım sonunda ve ilk nefesi çeker çekmez gözlerimden boşalan yaşlarla beraber korkunç bir öksürük başladı. Gurur meselesi yaptım. Hem içiyor hem öksürüyordum.
Murat’ı hatırlayıp Mustafa’ya işaret edince evin arkasına gittik. Murat’ın sigarasını yaktık sigaramızla. Aynı öksürük onda da oldu. İki nefes daha çekti ve attı yere. Ayağıyla bir güzel ezdi. Buraya yazamayacağım bir küfür etti. Ben de daha yarısına kadar içtiğim sigaraya aynı muameleyi yaptım. Mustafa içmeye devam etti.

devam edecek...

Yorumlar: Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]





<< Ana Sayfa

This page is powered by Blogger. Isn't yours?

Kaydol: Kayıtlar [Atom]